Audi’nin ilk olarak 1980 yılında satışa sunduğu ve otomotiv dünyasında bir devrim olarak nitelendirilen quattro dört tekerden çekiş sistemine sahip 8 milyonuncu modeli Meksika’da üretim bandından indirildi. Kar ve buz da olmak üzere her türlü yol koşulunda güvenli ve sürüş keyfi sunan quattro teknolojili 8 milyonuncu otomobil, Audi’nin Meksika’da bulunan San Jose Chiapa Üretim Merkezi’nde banttan indirildi. Yeni Q5 2.0 TFSI quattro modeli, aynı zamanda quattro teknolojisinin geldiği son noktayı temsil ediyor. Audi, 6 milyonuncu quattro’yu da 2014 Temmuz ayında Almanya’daki Ingolstadt Fabrikası’nda üretmişti.
quattro teknolojisi, bugün 100’den fazla modelde kullanılıyor. Audi Q7, Audi A4 allroad quattro, Audi A6 allroad quattro, Audi A8, Audi R8 ve tüm S ve RS modellerinde standart olarak bulunan quattro dört tekerlekten çekiş sistemi, diğer model serilerinde de opsiyonel olarak sunuluyor.
2015 yılında, dünya çapındaki Audi müşterilerinin yüzde 44’ü, quattro çekişli model serilerini tercih etti. Audi Q5 ise, 262.000 adetlik satışla listenin zirvesine yerleşti. quattro modelleri özellikle ABD, Kanada, Rusya ile Orta Doğu pazarlarında yüksek satış rakamlarına ulaştı. Almanya’da ise 122.048 adet quattro sistemi taşıyan araç satıldı.
Başarı öyküsü: quattro’nun tarihi
Audi, henüz hiçbir otomobil üreticisinin hızlı, hafif ve seri üretime uygun dört çekişli bir sistem geliştirmediği 1980 yılında, quattro sürekli dört tekerlekten çekiş sistemiyle otomotiv tarihinde çığır açtı. Teknoloji, ilk kez 1980 yılında Cenevre Uluslararası Otomobil Fuarı’nda tanıtılan Ur-quattro ile görücüye çıktı.
quattro teknolojisi Audi’ye motor sporlarında da büyük zaferler getirdi. Audi’nin şu anki başarı listesinde dört Dünya Ralli Şampiyonluğu, ABD’nin ünlü Pikes Peak Hill Climb yarışında altı zafer, bir ABD TransAm birinciliği, iki DTM birinciliği, 11 ulusal Super Touring Car Şampiyonluğu ve bir Touring Car Dünya Kupası bulunuyor. Kasım ayı sonlarında FIA Dünya Rallycross Şampiyonası’nda Audi S1 EKS RX quattro ile Driver World Champion ve Team World Champion unvanlarını kazanan Mattias Ekström ve özel rallycross ekibi EKS’nin bu başarıları ise, quattro teknolojisinin en yeni zaferini teşkil ediyor.
Rolls–Royce Motor Cars Yönetim kurulu başkanı Torsten Müller-Ötvös, “90 yılı aşkın bir süre önce piyasaya çıkışından beri, ‘Phantom’ adı altında üretilen her otomobil diğer tüm lüks ürün standartlarını baştan yazdı. Phantom VII, Rolls-Royce’un rönesans döneminin ilk bölümünü tanımladıktan sonra asil bir şekilde sahneyi terkerderken, başarısının üstüne eklemeler yaparak onun yerine geçecek varisini üretmek için sabırsızlanıyoruz. Yepyeni cüretkar bir otomobil mimarisi dünyanın en ünlü lüks araçlarının geleceğini aydınlatmayı vaat ediyor olacak.” şeklinde açıklamada bulundu. 1925’te ‘New Phantom‘ adlı eserin yaratılışından beri, lüks araçlarda bu efsanevi ismin her nesli, yalnızca Rolls-Royce tarihinde değil, tüm dünya tarihindeki yerini tanımlamaya devam etti. Basit bir şekilde bu, dünyamızı tanımlayan ve son 90 yıldır dünyanın dönmesini sağlayan insanların tercihiydi. Phantom I (ya da o zamanki adıyla “New Phantom”) ünlü atalarının listelerde ‘Dünyanın En İyi Arabası” olarak yer aldığı beklentilerin yükünü taşıyarak bu günlere geldi ve emin adımlarla bu başarıya ulaştı. Bu başarısıyla birlikte, Rolls-Royce’u eşsiz otomobil üreticisi olmanın ötesine, varolan tüm lüks uğraşların standart belirleyicisi olma rütbesine taşıdı.
78 yıl sonra, Phantom VII ilk Goodwood Phantom ile Rolls-Royce’un rönesans dönemini müjdeleyerek kendi efsanesini yarattı. Ayrıca markayı dünyanın en ünlü, varlıklı ve güçlü bireyleri için en uygun araç üreticisi olarak hakettiği yere taşıdı. 13 yıldır lüks kavramını tanımlamanın ardından bugün Phantom VII Rolls–Royce’un merkezindeki ustaların marifetli ellerine yaraşır bir şekilde sahneyi yeni nesil araçlara bırakıyor. Bu sonuncu 7. nesil Phantom, İngiltere West Sussex’teki global mükemmelleştirme merkezi kuruluşu adı altında Rolls-Royce’un rönesans döneminin ilk bölümünün bittiğinin habercisi.
Phantom – 90 yılı aşkın süredir konforun doruklarında
Modern varisi gibi, bu birinci nesil Phantom, böylesine önemli bir arabayı çevreleyen beklentilerin ağırlığı ile hararetli bir gizlilik ortamında geliştirildi. Baş mühendis Ernest Hives, projenin kod adını, Eastern Armoured Car (EAC), doğrulamak için fabrikanın etrafına zırhlı metaller serpiştirmeye kadar gitti. Aracın geliştirilmesi süresince devam eden bu yoğunluk ve global denetleme küçük bir mühendis ve tasarımcı takımı kendilerini gizlilik çerçevesinde Londra’nın merkezinde kullanılmayan bir bankaya kapatana kadar belki de yetmiş yıl boyunca tekrar görülmemiştir. Görevleri, yeni bir lüks manzara içinde Rolls-Royce’un doruk noktasını gerçekten cüretkar bir şekilde yansıtacak, adının ve tarihteki saygınlığının hakkını verebilecek bir Phantom yaratmaktı. Görev, derin bir değişim dönemi çerçevesinde modern bir Rolls-Royce yaratmakla görevlendirilmiş olan Hives’ın görevini çağrıştırıyordu. Phantom I ve VII’nin ikisi de varlıklı müşterilerinin değişen zevkleri ve duyarlılıkları arasında markanın gidişatını belirledi.
Phantom VII’yi tasarlarken, Ian Cameron ve tasarımcı ekibinden önce verilen hizmet de göz ardı edilemez. Yeni beklentilerin yüksek olduğu Rolls-Royce’un gün geçtikçe yükselen global seçkinlik standartlarını karşılayacak başarılı bir otomobil tasarlayıp, geliştirip ve test etmesi için sadece beş yılı vardı. Tüm dünyanın gözleri markanın üzerindeydi. Eski araçlarından esinlenme hatta Phantom I modeli ve onun varislerine yapılacak küçük bir gönderme bile büyük bir hata olurdu. 21. yüzyılın varlıklı ve söz sahibi bireyleri hükümdarlıklarına yaraşır bir özgünlük talebinde bulundular. Bu nedenle Rolls-Royce konforunun tamamen çağdaş vizyonu, marka için mümkün olan tek yoldu. 3 Ocak 2003’te, Cameron’un vizyonu nihayet dünyaya sunuldu ve global medya resmi operasyonun üçüncü gününde markanın fabrikasına kabul edildi. Hives ve onun basını uzak tutacak kurnazlıklarında olduğu gibi, Phantom VII de mutlak gizlilik içerisinde tasarlanıp geliştirilmişti. O ilk arabanın örtüsü kaldırıldığında, basın hemfikir bir şekilde Rolls-Royce ve yeni ekibini bir yüzyılın üç çeyreği içerisinde klasik boyutlar ve çizgilerin modern yorumlar ile birleşmesiyle dünyanın en görkemli aracını ürettiği için övgü yağmuruna tuttu.
Rolls-Royce tarihindeki bir sonraki büyük dönemin başlangıç temelleri, o heybetli ama zarif aracın gövdesi altında yatıyordu. Bu otomobil güç ve ağırlık tasarrufu için tasarlanmış tamamen yeni bir alüminyum gövde ve 6.75l’lik doğal çekme gücüne sahip V12 Rolls-Royce motor ile güçlendirilmiş, modern Rolls-Royce’un adını taşıyan fısıltı sessizliğinde performansı mümkün hale getirmiştir. Phantom’un simgeleşmiş kapılarının ardında, yerel bölgelerin tekne yapımı ve eyer yapma endüstrilerinden gelen yeni bir sanatçı işgücünden yararlanılarak sadece en iyi malzemelerin kullanılmasıyla zarifçe hazırlanmış bir iç mekan yatıyor. Sadece 350 kişinin ilk gününde bu işgücünün parçası olan ilk zanaatkârlar, yetişecek 1.700 yeni nesil zanaatkârın ustaları olarak hizmet ettiler; kariyerleri yedinci nesil Phantom’ın başarısıyla başladı. At arabası gövdesi üreticilerinin çağından beri ilk defa, Phantom’ın boş bir tuval olarak görev görmesi aracılığıyla markanın Bespoke programı sayesinde üretimin kişiye özgü olması müşterilerin zevkli tercihlerine sunuldu.
Medya ve müşterilerin övgüleri yakında, Hives gibi Cameron ve ekibinin de “Dünyanın En İyi Aracı” efsanesini yeniden inşa ettiğini doğrulayacaktı. O sıralarda, mükemmellik merkezinin kurulması ve sadece beş yıl içinde Phantom’un eşzamanlı geliştirilmesi ve piyasaya sürülmesi, ‘nihai büyük otomotiv macerası’ olarak duyuruldu. Phantom bir kez daha cüretkar yeni bir çağın başlangıcını temsil etti – markaya yakın olan bir çok kişinin tarihin en önemli noktası olarak kabul ettiği bir çağ… Rolls-Royce sadece 13 yıl içinde, diğer tüm lüks eşyaların değerlendirildiği standartları belirleyen bir ölçüt olarak bir kez daha kendini kanıtladı.
Son Phantom VII – Konfor harikası bir eser
Bu eşsiz otomobil sahneyi asil bir şekilde terk etmeye hazırlanırken, Phantom’un tanımladığı seyahatin altın çağını ölümsüzleştirmek adına güzelce düzenlenmiş geniş bir aks mesafeli limuzin olan türünün son örneği Phantom VII yaratılmıştır.
Bu ünlü bir Rolls-Royce koleksiyoncusu tarafından siparişi verilen göz kamaştırıcı eser, markanın merkezi olan West Sussex, Goodwood’taki Rolls-Royce rönesansının ilk bölümünü tanımlayan olağanüstü detaycılık ve usta dokunuşları mükemmel bir şekilde yansıtıyor.
Phantom modellerinin üretimi boyunca güzelce kullanılan kakmacılık sanatı, bu özel müşterinin 1930’ların tasarım ve ikonografi büyüsü hayranlığını yansıtarak çağın transatlantik gemilerini eşsiz bir şekilde tasvirliyor. Bu denizcilik teması, eşsiz bir şekilde aracın iç kısmında Powder Blue deri üzerine uygulanmış ton üzerine ton işlemeciliği ile denizin hareketini anımsatacak şekilde devam ediyor.
Gerçek Phantom tasarımında, mümkün olan her detay en ince ayrıntısına kadar düşünülür. Hem ön kabin hem de bölme duvarında bulunan saatler, büyük okyanus gemilerini süsleyen radyo saatlerinin tarzını yansıtır. 24 zaman dilimini ifade eden The Bezel (saat çerçevesi) HG Well’in zaman makinesini andırarak ve ana saate uyum sağlayarak aracın sahibine kendilerini dünyanın neresinde hissediyorlarsa orada olma hissini verecek şekilde zamanı istediği gibi ayarlama olanağı tanır.
Denizcilik teması, markanın ustaları tarafından eşsiz bir şekilde elle kesilmiş, uyandırma efekti içeren Phantom’un zarif kuzu yünü halılarına kadar uzanıyor – aynı son Phantom’ın sahneyi gelecek nesil araçlara bırakması kendi uyanışını temsil ettiği gibi…
Aracın dış cephesi göz alıcı Blue Velvet (Kadife mavi) renginde olup aracın yan taraflarına doğru uzanan çift transatlantik gemisi motifli çizgilerle süslenmiştir. Ayrıca dış cepheyi ince çizgili tekerlekler ve gümüş ‘Spirit of Ecstasy’ figürü tamamlar. Tüm bu ustaca elle işlenmiş motifler sonuncu Phantom için göz kamaştırıcı nihai bir ifade yaratır.
Bu son otomobilin bitirilmesi ve Phantom üretim hattının 13 yıl aradan sonra kapatılması, tamamen yeni bir alüminyum konfor mimarisi Phantom VIII’in duyurulması için zemin hazırlıyor. Ün kazanmış ataları gibi bu araç da standartları yükselteceğe benziyor.
Bu aracın gelişi, dünyanın en cezbedici ve en ünlü lüks otomobil markasının tarihinde başka bir harika devrin başlangıcını müjdeliyor.
Seat uzunca bir süre gündemi meşgul eden yeni Ibiza modelini nihayet tanıttı. Beşinci nesli ile ortaya çıkan model üç kapılı karoser ile artık üretilmeyecek. Bunun yerine SW ve beş kapılı versiyon ile üretileceği gündemde. Modelde ilk yenilik ise bilinenin aksine MWB A0 platformu üzerinde yükselecek olması. Ayrıca bu platformun bir sonraki nesli Volkswagen Polo ve SkodaFabia’da da kullanılması bekleniyor.
Yeni platform SeatIbiza’ya 95 mm daha uzun aks mesafesi sağlamış. Ayrıca model 87 mm genişlerken, 2 mm daha alçaltılmış. Modeldeki bu değişim bagaj alanına 355 litre olarak yansımış. Yeni 1.5 litrelik TSI 147 Hp motor Ibiza’da yer alacak. 1.0 litre silindir hacminde ise 93 ve 113 Hp güç seçenekli motorlar bulunuyor. Beş ve altı ileri manuel şanzımanların yanı sıra 7 ileri otomatik şanzımanda modelde sunulacak.
FR donanımda Ibiza daha dinamik görünüm sağlayan arka difizör ve tampon gruplarına kavuşuyor. Ayrıca dış siyah paket olarak adlandırılan bir donanım ile model sportifliğini daha da ön plana çıkaracak. Sportif versiyonda süspansiyon sistemi standart modele göre daha sert olacak. Bunların yanında ek olarak sürüş modlarıda yeni Seat Ibiza’da yer alacak. Bunlar “Eko”, “Konfor”, “Spor” ve “Individual” olarak sıralanıyor.
İç mekanda ilk göze çarpan yenilik 5 ve 8 inç büyüklüğünde konumlanan ekranlar oluyor. Apple Car Play, Android Auto desteği olan bu ekran internet bağlantı hizmetide veriyor. Modelde uyarlamalı hız sabitleme sistemi gibi çarpıcı güvenlik donanımlarıda bulunuyor. Model Mart atında yaqpılacak olan Cenevre Otomobil Fuarı’nın ardından piyasaya sürülecek.
Şehiriçinde adresten adrese ulaşım alanında ilk yerli uygulama olan Olev’in kurucusu Ertunç Çiriş, olumsuz hava koşulları nedeniyle araçlarını trafiğe çıkarmayan İstanbulluların, ulaşımlarını sürücülü VIP araçlarla sağlamaya büyük ilgi gösterdiğini söyledi.
Ocak ayının çeşitli günlerinde İstanbul’u etkisi altına alan olumsuz hava koşulları nedeniyle kişisel araçları ile trafiğe çıkmayan sürücüler, adresten adrese ulaşım sağlayan platformlara olan talebi önemli oranda artırdı. Şehiriçinde adresten adrese ulaşım alanında ilk yerli uygulama olan Olev’in kurucusu Ertunç Çiriş, araç talebinin aralık ayına oranla yüzde 100’den fazla artış kaydettiğini söyledi.
Ertunç Çiriş şu bilgileri verdi: “Ay boyunca görülen kar ve buzlanma nedeniyle yollarda olumsuzluklarla karşılaşmak istemeyen İstanbullular, yetkililerin de çağrılarını dikkate alarak, gerek kişisel araçlarını gerekse çalıştıkları kurumlara ait araçları trafiğe çıkarmadılar. Alternatif bir yöntem olarak, bulundukları konuma çağırabildikleri sürücülü VIP araçları tercih ettiler. Bu sayede, başta işyerlerinin yoğun olarak bulunduğu bölgeler olmak üzere, İstanbul içinde birçok farklı noktaya kolayca ve konforlu bir şekilde ulaşabildiler. Aralık ayı ile kıyasladığımızda, Olev araçlarına olan talebin yüzde 100’ün üzerinde arttığını görüyoruz. Deneyimli sürücülerimiz ve yasal bir şekilde çalışan modern araçlarımızla, zor koşullarda da İstanbullulara kesintisiz hizmet sunmaktan mutluluk duyuyoruz.”
Seat’ın yeni bebeği Ibiza ortaya çıktı. Bu gün gerçekleştirilecek bir lansman ile basına sunulacak olan model, etkinlik öncesi ortaya bazı fotoğrafları çıktı. İlk bakışta önden fazlasıyla Leon modeline benzeyen model arka bölümde önemli değişimler yaşamış. Değişim iç mekanda da etkisini gösteriyor. Gösterge paneli çerçevesinde tasarım değişimi yaşayan model orta konsolda yeni bir ekran ile geliyor. Ek olarak modelin vites kolunun bulunduğu yerde de değişimler göze çarpıyor.
Rolls–Royce Motor Cars, bugün yaptığı açıklamada, markanın 113 yıllık geçmişi içinde, 2015 satışlarına kıyasla %6’lık yükselme yaşanan, yıllık en yüksek ikinci satış sonuçlarını duyurdu. 50’den fazla ülkede müşterilere toplam 4.011 araç teslim edildi ve bu markanın gücünü ve direncini bir yıl boyunca dünya çapında lüks ürünler için zorlu piyasa koşullarında onaylamış oldu.
Torsten Müller-Ötvös, CEO, “Bu çarpıcı sonuç, dünyanın en seçici müşterilerine en iyi İngiliz lüks ürünlerinin küresel bağlamda hitap ettiğini kesin bir ifadeyle doğruluyor” dedi. Rolls–Royce, Batı Sussex’te Goodwood’taki Centre of Luxury Excellence’taki (Lüks Mükemmellik Merkezi) işçilerin sıkı çalışmaları ve yaratıcılıklarının ürünü olan gerçek bir Büyük Britanya imalat başarısı hikayesidir. Uzun vadeli, sürdürülebilir, başarılı bir büyüme stratejisine kararlı bir şekilde bağlıyız ve bu sonuç, küresel belirsizliklerin arasında bu yaklaşımı doğruluyor. 2016, Rolls-Royce’un rönesansının başarıdaki ilk bölümüne imza atmak için mükemmel bir yıl olduğunu kanıtladı. Rolls–Royce için başarı Büyük Britanya için başarı demektir ve Rolls-Royce’un merkezimizdeki yerini korumaya olan bağlılığımızı huzurunuzda tekrar doğruluyoruz. ”
Şirket, Amerika kıtasının da aralarında bulunduğu en büyük küresel pazarlarda en yüksek satış oranlarını kayda geçti; Amerika’da 12%, Avrupa’da 28% ve Asya-Pasifik bölgesinde %5’lik artışlarla. Bireysel pazarların bazıları da önceki oranları geride bıraktı; özellikle %51 artışla Japonya, %30 ile Almanya, %26 ile markanın iç pazarı olan Büyük Britanya, %23 ile Çin ve %10 ile ABD olmak üzere.
Koşulların olumsuz olduğu tek büyük bölge, tüm lüks mallar için tüketici talebinin ekonomik ve siyasi belirsizlik sebebiyle düşüşe geçtiği Orta Doğu idi. Bununla birlikte, bu zorlu piyasa koşullarına rağmen, Ortadoğu, 2016 yılının üçüncü en büyük pazar olarak kayıtlara geçti. Rolls-Royce Motor Cars Dubai, dünyada en çok satış yapan bayilik ödülünü kazandı.
Uzun vadeli sürdürülebilir büyümeye olan bağlılığının bir parçası olarak, Rolls-Royce, 2016 yılında global bayilik ağını 136’ya çıkaracak altı yeni yetkili bayii ilan etti. Yeni bayiiler Güney Kore’deki Rolls-Royce Motor Cars Studio’yu ve Dubai’de yenilikçi bir butik tarzında konsepti kapsıyor.
Modeller
Rolls-Royce’un kaliteli ürünlerine yönelik süreklilik kazanmış global talep, Wraith ve Ghost modellerinin süregelen başarıları ve 2016 yılında yeni Black Badge modellerinin tanıtılmasıyla daha da arttı. Bir diğer büyük katkı da Dawn üstü açık modellerinin şimdiye kadar yeni bir Rolls-Royce modeliyle elde edilmiş en güçlü ön sipariş oranlarıyla sağlandı.
2016, ayrıca, yedinci nesil Phantom’ın son üretim yılıydı, onun yerine gelecek modelin 2018 sonlarında piyasaya çıkması bekleniyor. Phantom, koleksiyonlarını tamamlamak için nihai kişiye özel siparişlerini güvence altına almaya can atan müşterilerle ve Rolls-Royce tarihinin önemli bir parçasına sahip olan şirketin en üst düzey “amiral gemisi” ürünü ve “dünyanın en iyi otomobili” olarak statüsünü korudu.
Kişiye Özel Ismarlama (Bespoke)
Yılın en önemli noktası, şimdiye kadar Rolls-Royce tarafından üstlenilen en büyük tek siparişin başarıyla tamamlanmasıydı: Makao’da bulunan THE 13 oteli için için özel olarak tasarlanmış ve el işi ile hazırlanan 30 adet Extended Wheelbase Phantom filosu. İlk araba, 2016 Cenevre Uluslararası Motor Show’da, The 13 Holdings Limited kurulu eş başkanı ve lüks girişimcisi olan Stephen Hung’a devredildi. Bunun gibi siparişler Rolls Royce’un otomotiv dünyasındaki tek Gerçek kişiye özel ısmarlama (Bespoke) kralı olduğunu doğruluyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, neredeyse satış rakamlarının önemli olduğu kadar, ısmarlama teklifinin devam eden büyümesi de Rolls Royce’un gücünün göstergesidir. Markanın temel inançlarından biri, gerçek lüksün derinden kişisel olması ve bu bağlamda Rolls-Royce’un Ismarlama kapasitesine ve işçiliğine yoğun yatırım yapmaya devam etmesidir.
2016’da üretilen neredeyse her Phantom, Ghost, Wraith ve Dawn, Rolls-Royce’u dünyanın tek gerçek el yapımı lüks motorlu taşıt yapımcısı olarak doğrulayan eşi benzeri olmayan Ismarlama (Bespoke) tasarım öğelerini içeriyor. Bu pozisyon, 2016 yılında Phantom Zenith Koleksiyonu ve “Dawn – Inspired by Fashion” modelinin yanı sıra “Ghost Eternal Love”, “Nautical Dawn”, “Dusk to Dawn” ve “Phantom Wisdom” gibi benzersiz modeller de dahil olmak üzere en yeni ısmarlama (Bespoke) koleksiyonları ile güçlendirildi. Phantom Zenith Koleksiyonu için Bespoke Wraith Luggage Koleksiyonu ve Picnic Hamper da dünya çapında ciddi beğeniler alarak yüksek talep gördü.
Rolls-Royce’un başarısı, konfor seven müşterilerin gereksinimlerinin içtenlikle karşılanmasına dayanmaktadır. Bu, 2016’da ikisinde de olağanüstü sonuçlar elde eden, markanın “Provenance” (önceden sahip olunan) ve “Financial Services” (Finansal Hizmetler) programlarının başarısında da yankılandı. Bu özel çözümler, günümüzün lüks patronlarının çoğunun kaliteli nesnelere yatırım yapma yollarını yansıtıyor.
Kapanışta Müller-Ötvös, “Geçtiğimiz yıllar boyunca tarihi markamızın kazandığı başarılardan gurur duyuyoruz. Rolls-Royce, kendinden emin bir şekilde kararlılıkla ilerlemekte. Çok yönlü lüks dünyasıyla ilgili benzersiz ve ayrıntılı anlayışımıza dayanan iş modelimiz, benzersiz ve ayrıcalıklı bir marka olarak sağlam adımlarla gelişim üretmeye devam ediyor. Müşterilerimizin bizden talep ettiği budur ve bizim sunacağımız hizmet de bu olacaktır.” dedi.
Skoda’nın başarılı modellerinden olan Yeti, yenilenme sinyalleri veriyor. Yaklaşık Cenevre’den bu yana 8 yılı tamamlayan model, yeni yüzüyle otomobil severlerin karşısına çıkması bekleniyor. MQB platformu üzerinde yükselmesi beklenen model Seat Ateca ve VolkswagenTiguan ile benzer motor seçeneklerini sunacak. Tasarım konusunda keskin hatlara sahip olacak olan model en büyük değişimleri iç mekanda yaşaması bekleniyor.
Model dört tekerlekten çekiş sistemiyle de gelecek. Sunulan motor seçenekleri DSG otomatik şanzıman ile kombine edilecek.
2017 DakarRallisi’nde, podyum Peugeot Sport ve BFGoodrich®’in oldu. Dünyanın en önemli cross-country rallisi olan Dakar Rallisi oldukça kötü hava şartlarında yorucu ve zorlayıcı bir parkurla geçti.
8 bin 786 kilometrelik parkur boyunca dünyanın en büyük lastik üreticilerinden Michelin tarafından üretilen BFGoodrich® lastiklerinin sağladığı dayanıklılık sayesinde başarılı bir performans gösteren Peugeot Sport takımı Stéphane Peterhansel ve Jean-Paul Cottret zaferin sahibi oldu. Paraguay’ın boğucu sıcağında gerçekleştirilen starttan sonra, yarışmacılar 5 bin kilometreye varan yüksekliklere tırmandı ve şiddetli sağanak altında zorlu etapları tamamladılar. Yoğun yağmurlar sonrası yaşanan toprak kayması nedeniyle 6. ve 9. etaplar tamamen iptal edildi.
Dakar Rallisi’nde bu yıl yaşanan zorlukların daha önce hiç olmadığı kadar fazla olduğunu belirten Michelin Motor Sporları Direktörü Pascal Couasnon, “Yarışlar zorlu koşullar için özel olarak tasarlanmış olan BFGoodrich® lastiklerimizin performansını gözler önüne serebilmemize olanak sağladı” diye konuştu.
BFGoodrich® 2017 Dakar Ralli’sinde yarışmacılara üç farklı türde lastik sağladı:
BFGoodrich® All-Terrain T/A KDR2 (37×12.5-17): cross-country ralli otomobilleri için
BFGoodrich® All-Terrain T/A KDR (245/80R16): dört çeker otomobiller için
BFGoodrich® Baja T/A KR2 (37/12.5-17): iki çeker kum otomobilleri için
Seat, yeni Ibiza’yı 31 Ocak’ta su yüzüne çıkaracağını açıkladı. Model uzunca süre kış testlerinde kameralara yakalanmıştı. Özellikle Hyundai i20 ile büyük benzerlik taşıyan kamuflaj yapısıyla da adından sıkça bahsettiren yeni Seat Ibiza, LED gündüz farlarıyla dikkat çekecek. MQB platformu üzerinde yükselecek olan model selefiyle benzer motor seçeneklerine sahip olması bekleniyor. Yaza doğru satışa çıkması beklenen model hakkında detaylar 31 Ocak’da ortaya çıkacak.
Toyota, efsanevi modeli Supra’yıTokyoMotorShow’da görücüye çıkarakcak. “FT-1 Concept” modelinden ilham alınarak tasarlanan model, Fazlasıyla şık görünüyor. Gücünü yere nasıl aktaracağı konusunda kesin bilgi bulunmayan model, BMW ile ortak geliştirilen motorlar ile servis edilecek. Bunlar 2.0 255 Hp ve 3.0 litre 340 Hp üniteler olabilir.
Toyota’dan başka bir atak ise S-FR II. 2015 yılında ortaya çıkan bu konsept tasarım GT86’nın mini versiyonu olacak. Modelde 2.0 litre hacminde 250 Hp gücünde bir ünitenin yer alması bekleniyor.
İstanbul Autoshow 2017-Geleceğe Yakından Bakın, 21-30 Nisan 2017 tarihleri arasında Beylikdüzü’ndeki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde otomobil tutkunlarına geleceğin teknolojileriyle buluşma fırsatı sunuyor.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) tarafından TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan İstanbul Autoshow 2017 için geri sayım sürüyor. Bugünün ve geleceğin otomobil teknolojilerinin sergileneceği “İstanbul Autoshow 2017-Geleceğe Yakından Bakın”da, Türkiye’de faaliyet gösteren ve ODD bünyesinde yer alan otomotiv markalarının yanı sıra, teknoloji, inovasyon, bilişim, aksesuar ve yan sanayi firmaları, Sivil Toplum Örgütleri ve basın kuruluşları yerlerini alıyor.
21-30 Nisan 2017 tarihleri arasında Beylikdüzü’ndeki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan İstanbul Autoshow 2017’nin kapıları, hafta içi 12:00-21:00, hafta sonu ise 11:00-21:00 saatleri arasında ziyaretçilere açık olacak.
MitsubishiMotors’un yeni jenerasyon otomobillerinin ilki olan yeni Kompakt SUV’ un 2017 Cenevre Otomobil Fuarı’nda yapılacak dünya prömiyeri marka için bir dönüm noktası olacak. MitsubishiMotors, bu yeni spor coupe tarzı otomobili ile ASX ve Outlander ile ulaştığı müşteri kitlesini aynı paralelde büyütmeyi hedefliyor.
MitsubishiMotors, yeni kompakt SUV otomobili ile ürün vaadini tamamen farklı bir yöne kaydırırken Avrupa’da bir SUV oyuncusu olma stratejisini destekleyen ilk adımını atmış oluyor.
Geleneksel coupe’den daha keskin hatları olan bu yeni Kompakt SUV kama şeklindeki kemer çizgisi, arka kısmında yer alan ve öne doğru eğik olan C sütunundan çıkan sıra dışı V çizgisi ve kaslı arka çamurlukları ile heybetli ve dikkat çekici çizgilere sahip olacak.
MitsubishiMotors’un ürün stratejisini tamamen değiştirecek olan bu yeni otomobilin, Türkiye’de 2017 Aralık ayında satışa sunulması planlanıyor.
Skoda’nın büyümesinde önemli rol oynayacak markanın ilk büyük SUV modeli Kodiaq, Türkiye’de ilk kez, eğlence dolu gençlik festivali WhiteFest 2017’de sergilendi. Kodiaq, Uludağ’da gerçekleştirilen ve birbirinden renkli isimlerin, unutulmaz partilerle buluştuğu WhiteFest 2017’nin en dikkat çeken konuğu oldu.
İsmini Alaska’da yaşayan ayılardan alan Kodiaq, 5 kişilik veya 7 kişilik versiyonlarla satın alınabilecek. Güçlü tasarımı ve cömert iç mekan genişliğini bir araya getiren büyük SUV modeli, Mart ayından itibaren Türkiye’de satışa sunulacak.
Toplamda 12 bin 500 civarında katılımcının beklendiği WhiteFest’te Kodi maskotu ile birlikte sergilenen Kodiaq, kısa zamanda büyük beğeni toplamayı başardı. Uludağ’da WhiteFest 2017’de 2. Bölgede BOF Hotel’de özel bir stant ve sahne alanıyla yer alan Skoda, birçok eğlence aktivitesiyle birlikte festival tutkunlarıyla buluştu. Skoda’nın festivaldeki stant alanı; Skoda Kodiaq Stage’de, birçok ziyaretçi ağırlandı.
Geçtiğimiz yıl tanıttığı hidrojen yakıtlı Mirai ile otomobil dünyasında büyük ses getirmeyi başaran Toyota, bu teknolojinin kısa zamanda yaygınlaşması için bir dizi ortak çalışmaya girdi. Bu amaçla; CO 2 salınımı olmayan geleceğin en temiz yakıtı olarak gösterilen hidrojenin yaygınlaşması için çalışmalarını sürdüren Toyota, uluslararası otomobil üreticisi, taşımacılık ve enerji sektöründen 13 büyük firmanın katıldığı Hidrojen Konseyi’ni kurdu. Global bir girişime imza atan konsey, uzun dönemli bir birlikteliği temsil edecek ve enerji geçişinde hidrojen kullanımını hızlandırmayı birinci öncelik olarak görecek.
Kullanımı sırasında herhangi bir CO 2 emisyonu salınımı gerçekleştirmediği için temiz ve düşük karbonlu enerjiye geçişte önemli bir konumda yer alan hidrojen yakıt hücreli otomobiller, Toyota’nın öncelikleri arasında yer alıyor. Yeni kurulan konsey ise politikacılardan, iş alanındaki şirketlere, uluslararası ajanslara ve sivil toplum örgütlerine kadar birçok kilit noktada hedeflere ulaşmak için hidrojenin önemini tüm platformlarda anlatacak. Hidrojen Konseyi, aynı zamanda hidrojen ve yakıt hücreli araç sektörünü geliştirmek için yatırımların hızlandırılmasını sağlayacak. Bu yatırımların şu anda toplam değerinin yılda 1.4 milyar Euro olacağı tahmin ediliyor.
Toyota Yönetim Kurulu Başkanı Takeshi Uchiyamada, Hidrojen Konseyi’nin hidrojen teknolojisini tanıtmak ve dünyaya olan faydalarını göstermek adına liderlik görevi olduğunu belirterek, “Bu sayede hükümetlerden, endüstriden ve daha önemlisi insanlardan destek göreceğiz ve onların hidrojeni anlamasını sağlayacağız. Hidrojen yakıtlı aracımız da dahil olmak üzere Toyota olarak her zaman otomotiv endüstrisinde çevre ve teknolojik gelişim konusunda öncü bir rol üstlendik. Düşük karbonlu topluma doğru geçiş konusunda hidrojenin büyük bir potansiyeli olduğunu biliyoruz. Hidrojen Konseyi, bu geçişi aktif bir şekilde cesaretlendirecektir” dedi.
Temiz geleceğin enerjisi olarak görülen hidrojen yakıtlı otomobillerin yaygınlaşması için oluşturulan Hidrojen Konseyi’nde yer alan üyeler, dünya çapında toplamda 1.07 trilyon geliri ve 1.72 milyon çalışanı temsil ediyor.
Türkiye’de 55 yılı bulan üretim geçmişi ile Türkiye ekonomisine önemli katkılarda bulunan Pirelli’de Otomobil Lastikleri CEO’su olarak Gian Paolo Comini Gatti atandı. Yaklaşık 30 yıldır Pirelli Grubu’nda çeşitli görevlerde bulunan Gian Paolo Comini Gatti yeni görevine Ocak itibariyle başladı.
1985 yılında Pavia Üniversitesi Siyasi Bilimler Bölümü’nden mezun olan Gian Paolo Gatti Comini, kariyerine 1986 yılında Pirelli Grubu’nda başladı. İtalya’da gerçekleştirdiği çeşitli görevlerin ardından 1998-2000 yılları arasında Brezilya’da Pirelli Latin Amerika Otomobil Lastikleri Bölümü’nde Pazarlama Direktörlüğü yaptı. 2001-2004 yılları arasında Pirelli İsviçre, 2004-2012 yılları arasında da Pirelli İspanya-Portekiz ve 2012-2013 yılları arasında da Pirelli Fransa Ülke Direktörü olarak görev aldı. 2013 yılında Pirelli İtalya Endüstriyel Lastikler CEO’su olan Comini, 2014-2015 yılları arasında da Pirelli Avrupa Perakande Yöneticiliği yaptı. Son olarak Pirelli Afrika İhracat Ticaret Direktörlüğü görevini üstlendi. Gian Paolo Gatti Comini, İngilizce, İspanyolca, Fransızca ve Portekizce bilmektedir.